Roubini’nin, dünya ekonomisi için “Kaçınılmaz Çöküş” öngörüsü

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yazar – Alessandro Albano

Tanınmış bir ekonomist olan ve halen New York Üniversitesi Stern School of Business’ta ekonomi profesörü olarak görev yapan Nouriel Roubini, küresel ekonomi ve finans piyasalarının durumuna ilişkin karamsar tahminleriyle bilinir. Ancak Project Syndicate’teki bu yazısı daha da ileri giderek “Kaçınılmaz Çöküş”, yani küreselleşmiş dünyanın birkaç ay içinde karşılaşacağı ve merkez bankalarının bile karşı koyamayacağı kaçınılmaz çöküş başlığını taşıyor.

“Yıllar süren aşırı genişlemeci maliye, para ve kredi politikaları ve büyük negatif arz şoklarının başlamasının ardından stagflasyonist baskılar, şimdi devasa bir kamu ve özel sektör borç dağını sıkıştırıyor.” diye yazan ekonomist, “Tüm ekonomik krizlerin anası yaklaşıyor ve politikacıların bu konuda yapabileceği pek bir şey olmayacak.” uyarısında bulunuyor.

Roubini bu görüşünü savunmak için “şaşırtıcı” olarak nitelendirdiği borç verilerine dikkat çekiyor. Roubini şöyle diyor:

“Küresel olarak toplam özel ve kamu sektörü borcunun GSYİH’ye oranı, 1999’da %200 iken 2021’de %350’ye yükseldi. Bu oran şu anda gelişmiş ekonomilerde %420, Çin’de ise %330’dur. Amerika Birleşik Devletleri’nde ise bu %420 ile Büyük Buhran döneminde ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında görülenden daha yüksek.”

Makaleye göre bu aşırı borçlanma uzun zamandır devam ediyor ve düşük faizler, 2008 krizi ve COVID-19’la geçen iki yıl boyunca “hanehalkları, şirketler, bankalar, gölge bankalar, hükümetler ve hatta tüm ülkeler” gibi “iflas etmiş zombileri” ayakta tuttu.

Ancak şimdi aynı aşırı genişlemeci maliye, para ve kredi politikaları tarafından alevlenen enflasyon, Roubini’nin açıkça yazdığı gibi bu finansal “Ölülerin Şafağı’nı” bitirdi. Merkez bankalarının faiz oranlarını yükseltmek zorunda kalmasıyla, “zombiler borç servisi maliyetlerinde sert artışlar görüyor.”

Enflasyon aynı zamanda hanehalkının reel gelirini aşındırdığı ve gayrimenkul ve finansal varlıklar gibi varlıklarının değerini düşürdüğü için bu radikal değişim “üçlü bir darbe” anlamına geliyor. “Aynı şey kırılgan ve aşırı kaldıraçlı şirketler, finans kurumları ve hükümetler için de geçerli: Aynı anda ciddi şekilde artan borçlanma maliyetleri, düşen gelir ve kazançlar ve azalan varlık değerleri ile karşı karşıya.”

Yukarıda bahsedilen krizlerin aksine aşırı genişlemeci politikalar, enflasyon ateşini daha da alevlendireceği için artık uygulanamaz ve ekonomist, bunun derin ve uzun süreli bir resesyonun yanı sıra ciddi bir mali kriz anlamına geldiğine dikkat çekiyor.

Makalede “Varlık balonları patladıkça borç ödeme oranları yükseldikçe ve hanehalkları, şirketler ve hükümetler arasında enflasyona göre ayarlanmış gelirler düştükçe ekonomik kriz ve finansal çöküş birbirini besleyecektir.” deniyor.

“Kendi para birimleriyle borçlanan gelişmiş ekonomiler, uzun vadeli sabit faizli nominal borçlarının reel değerini düşürmek için beklenmedik bir enflasyon dalgasını kullanabilir. Hükümetler açıklarını azaltmak için vergileri artırmaya ya da harcamaları kısmaya isteksiz olduklarından merkez bankası açıklarının parasallaştırılması, bir kez daha en az direnç gösteren yol olarak görülecektir. Ancak herkesi her zaman kandıramazsınız.”

Roubini, Project Syndicate’teki yazısını şöyle sonlandırıyor: “Tüm stagflasyonist borç krizlerinin anası ertelenebilir ama önlenemez.”